Akşam saatleriydi. Biraz yürümek istiyordum. Evin, caddeye bakan tarafındaki kaldırımın neredeyse tamamını kaplayacak şekilde iki araba peş peşe park etmişti. Bir adam ancak geçebilirdi yanlarından. Caddede Arabalar vızır vızır geçiyordu. Kaldırımı işgal eden arabaların bıraktığı koridordan geçmek üzereydim ki, iki genç kızın, küçücük bir köpekle karşıdan geldiklerini gördüm. Olduğum yerde durdum. Köpek de durdu. Köpeğin durduğunu gören kızlardan biri "n'oldu aşkııım!" dedi. Sonra bana baktı, "bu minnacık köpekten mi korkuyorsun?" der gibi. Kaldırımı istila eden arabalardan biri, Beyrut'un burnunun dibine demir atmış ABD savaş gemisi havalarındaydı. Arkasındaki eski model kaldırım müstevlisi ise, az önce Yemenlilerin elinden canını zor kurtarmış gibi öndekinin gölgesine sığınan, çaptan düşmüş emperyalistin külüstür firkateynini andırıyordu.
Tanrım, dedim, bu çıkmazdan nasıl kurtulacağım? Sağa çekilsem, arabalar mecal vermiyor. Sola kaçsam duvar geçit vermez. Yoluma devam etsem, bu dar vakitte elbisem beynamaz olacak? Sonunda kızlar, köpeğin, tasmasını çektiler de temassız geçip gittim.
Bir de İmam Şafiî'nin hemşerileri olan Gazzelileri düşündüm. Şafiî Kürtlerin Gazze'ye ilgisi de buradan geliyor zahir, dedim. Onlar gibi biz de köpeği evimizde istemeyiz. Kemalist Kürtler bunu anlayamazlar. Bu yüzden Diyarbekir'de Şafiî Kürtlerin mahşeri bir kalabalıkla Gazze'ye destek verdiğini görünce, koridorun ucunda bendenizi görmüş minnacık mahluk gibi afallamışlardı.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Huristanbulhaber.com Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)