Henüz özel televizyonlar çıkmadan önce TRT’nin bayramlaşma görüntülerinden hepimizin hatırladığı sınır geçiş manzaraları, Mardin, Urfa gibi illerimizde sıkça görülürdü. Bayramda akrabalarının ziyaretine giden, bayramlaştıktan sonra da tekrar Türkiye’ye dönen yurttaşlarımız ekranlara yansırdı.
Suriye’nin içerisine sürüklendiği iç savaş öncesinde de özellikle Öcalan’ın Şam’da yerleşik olması, Hafız Esad’ın bu konuyu, Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanma arzusu herkesin bildiği bir gerçeklikti. Konunun Osmanlı’nın son dönem kültürel çalışmaları kısmını ele aldığımızda, yayınlanan dergiler, kurulan cemiyetler üzerinden, kolayca görebiliriz ki, sorunlarımızın büyük kısmı imparatorluk bakiyesi olmaktan kaynaklanmaktadır. İmparatorluk topraklarının kaybı ve Anadolu sınırları içerisine çekilme, doğal olarak demografi ile siyasal statü arasında çelişkiler oluşturdu.
Beşer Esad döneminde başlayan Suriye iç savaşı, Kürtlerin geleceği yanında, Türkiye’nin yarınlarını da etkileyen gelişmeleri beraberinde getirdi. PYD ve YPG’nin çözüm süreci kapsamında Türkiye ile iyi ilişkiler kurabilme ihtimali, Ankara’da diplomatik temaslarla denendi. Salih Müslim’in diplomasi ve istihbarat koridorlarında Esad’a karşı savaş cephesine katılmaya ikna edilme çabası başarısızlıkla sonuçlandı. Ana akım Kürt hareketi, Özgür Suriye Ordusu ve daha sonra Nusra gibi gruplarla birlikte hareket edip Esad’ı devirmek yerine, Esad’la zımmi bir ilişki içine girip, bu gruplarla çatışmayı tercih etti.
Amerikan seçimlerinde Trump’ın kazanması durumunda Ortadoğu’da aktif rol alma politikası büyük oranda değiştirilecek. Bu durum, Suriye’de taşların yeniden dizayn olmasını da hızlandıracak. Seçimi demokratların kazanması durumunda bile, Suriye Kürtlerine verilen desteğin bitirilme ihtimali değerlendiriliyor.
Bir süredir Esat, Amerika Birleşik Devletleri ile görüştüğünü açıkça beyan ediyor. Bu tabloda, Sünni ya da Selefi silahlı İslami gruplara karşı, Kürtler, Esat yönetimi ve batı cephesi yeni bir ittifak kurabilir. Bu tablo karşısında hala bizim bir meselemiz yok demek elbette bir tercihtir. Başta komşu ülkeler olmak üzere kimsenin egemenlik haklarına zarar vermeyecek dostluk politikaları geliştirmek, sorunlarını kendi iç işleri kapsamında görmek, elbette önemlidir. Aynı şekilde insan hakları sorunlarına duyarlı olmak, insani dayanışma tavrını ortaya koymak da anlaşılabilir bir aktif siyaset tercihidir. Ancak bugün gelinen nokta, 10 yıl öncesinden oldukça farklıdır. En azından kısa sürede devrileceği varsayılan Esat yönetimi yıkılmamış, Demokratik Suriye Güçleri İttifakı’na öncülük yapan YPG, PYD büyük bir silahlı güce dönüşmüştür.
Esad’ın yıkılmazsa yaralı aslan misali bir politik pozisyon geliştireceği iddiası savaşın ilk yıllarında konunun uzmanları tarafından da hatırlatılıyor, ortaya konuluyordu. Bugün Esad’ın, iç güvenlik sorunlarını kimi anlaşmalarla çözüp, dışarıya yönelik bir siyaset hamlesi geliştirmesi ihtimali çok hızlı ve kolay olmasa da niyet ve plan olarak vardır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Huristanbulhaber.com Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)