Ve tabi bir de basın-yayın kuruluşları…
Siyonist lobinin harekete geçirdiği algı merkezleri, Lübnan’a yönelik artan saldırı sürecinde de devreye girdi. Lübnan’a karşı yapılan saldırılarda uluslararası ajansların haber dilinin, objektiflikten uzak, siyonist propagandaya hizmet eder nitelikte olması dikkat çekti.
Lübnan’da 5 günde bin sivil katledilmiş ve binlerce sivil de yaralanmışken servis edilen haberlerin manşetinde, "Hizbullah-israil savaşı" denmesi anlayan için çok şey anlatıyordu.
Bu manşetleri görenler şaşırmadı. Çünkü benzer manşetler 7 Ekim’den sonra Gazze’ye yönelik saldırlar başladığında da atılmıştı. O gün, "Hamas-israil savaşı" diyerek sivil katliamları perdeleyenler, bugün de "Hizbullah-israil savaşı" diyerek sivil katliamları yine görmezden geliyor.
Birçok uluslararası ajans ve TV kanalının benzer başlıklarla Lübnan’daki olayları servis etmesi elbette bir tesadüf değildi. Lübnan’da olup bitenler zahirde Hizbullah-israil savaşı diye okunabilir, ancak yaşananlar bir savaştan ötesini anlatıyor.
Nasıl mı?
Eşit şartların olmadığı, adil bir savaşın sürmediği, savaş hukukun işlemediği, kadın ve çocukların katledildiği, açlığın bir silah olarak kullanıldı bu dönemde uygulanan yöntemlerin, bir savaş olarak değil, soykırım olarak nitelenmesi gerekiyor. Ancak bu süreçte çok da objektif bir tutum sergilenmiyor.
Siyonist rejimden gelen ve "israil ordu kaynaklı" haberler, duyuru ve açıklamalar tamamen bir yönlendirmeye işaret ediyor. Lübnan’a yönelik saldırılarda medya manipüle ediyor, ajanslar da yönlendiriliyor.
Hizbullah ile savaş söylemi batılı toplumlarda bir meşruiyet zemini oluşturmayı amaçlıyor. Birçok batılı devlet Hizbullah ve Hamas'ı terör örgütü olarak görüyor. Dolayısıyla israil'in Hizbullah ile savaş söylemi bu bağlamda bir anlam kazanıyor.
Ve tabi bir de fitne odaklarını harekete geçirecek bir zemin geliştirilmiş oluyor. Mezhepçiliği bir savaş aracı olarak kullananlar, "bize ne; israil ile şiiler savaşıyor. Bu bizim savaşımız değil." söylemini sosyal medya üzerinden pompalayarak kitleleri etkiliyor.
Peki sonra ne oluyor?
Müslümanlara yönelik saldırgan içerikli, ötekileştirici mesajlar; özellikle de İslami hareketleri, direniş gruplarını itibarsızlaştıracak paylaşımlar yapılıyor.
Yani aynı anda birçok platformda kolektif bir savaş yürütülüyor.
Müslümanların, ümmetin maslahatına olmayacak söylemler büyük kitleleri olumsuz etkiliyor.
Bir gün İsmail Heniyye'yi, öteki gün Hasan Nasrallah'ı katledenler, diğer tarafta da Müslüman kitlelerin kendi içinde bir kopuş yaşamasını başarıyor.
Siyonist haydutlar, sonrasında ise kadeh tokuşturarak olup biteni izliyor.
Belki farkında değiliz ama siyonist rejim bir taşla birden fazla hedefi vurmuş oluyor.
Özetle;
Siyonizm, Müslümanların sadece bedenlerini değil, zihinlerini de parçalara ayırmayı başarıyor!
Kaynak : Doğru Haber
Markanız bizimle şehrin markası olsun. Reklam İletişim: 0531 325 26 55